29 Temmuz 2014 Salı

Starsailor'dan Sevgilerle

Starsailor

"Tüyleri diken diken eden bir grup düşünün,
Her albümde daha da olgunlaştıklarını."


   Bu sefer ingiliz bir Post-Britpop grubu, 2000 yılında Lancashire'ın St. Michael's lisesinde ilk tohumunu atmıştı. Grubun bass gitaristi James Stelfox ve davulcu Ben Byrne bir kaç yıllık çalışmalarından sonra hastalanan vokalistlerinden dolayı okul korosundaki James Walsh'ı aralarına aldılar. İlk zamanlarında kendilerine "Waterface" ismini veren grup, eski arkadaşları Barry Westhead'den klavye çalması için rica da bulunmuşlardı.Bir çok gitarist denedikten sonra umduklarını bulamayan grubun gitaristliğini James üstlenmişti. James tam bir Jeff Buckley hayranıydı ilk albümü olan "Grace" ten çok etkilenmiş ve vokal tarzına bayılmıştı.

Bu etkilenme grubun yeni adının Tim Buckley'in Starsailor'ının adını almalarına kadar gitmiştir. Her zaman muhteşem olan Glastunbury Festivallerinde boy gösteren "Starsailor" izleyicilerden tam not alarak şöhretlerine şöhret kattılar. Ardından beklenen oldu ve kayıt şirketleri kapılarında sıra olmaya başladılar. EMI grubuyla anlaşmaları onları farklı bir seviyeye ulaşmaları için bir kapı açmış oldu.

   Grubun evreleri tamamen çıkardıkları albümlerden takip edilebilir. 4 albüm ve yerine göre sizi şekilden şekile sokan şarkılar.


   2001 yılında grubun ilk single'ı "Fever" çıkartıldı. Ama grubun elinde hali hazırda "Love Is Here" ve "Coming Down"da vardı. 2001 martında çıktıkları ve onlara asıl şöhreti kazandıran 11 ayrı ingiltere turnesinde kapalı gişe çalmışlardı. Şarkılar teker teker oluşmaya başlarken ikinci single'ları "Good Souls" u da piyasaya çıkardılar. Her grup gibi onlarda cover işine el atıp "Van the Man" olarak da tanınan Van Morrison'ın "The Way Young Lovers Do" şarkısını coverladılar. Üretkenlik açısından sorun çekmeyen grup "Alcoholic" şarkısının akustik versiyonunu ile NME Dergisinin Promosyon CD'sinde yer almıştı. Artık hazırdılar 8 Ekim 2001'de çıkan "Love is Here" albümü 2001'in en iyi 50 albümünden ve NME için yılın en iyi 5. albümü seçilmişti. Aldığı olumlu eleştirilerle İngiltere albümler listesinde 2. sıraya kadar yükselmişti. NME ile içli dışlı olan grup birde "En Parlak Yeni Umut" ödülüne de layık görülmüşlerdir. Neresinden bakarsan bak sakinlikten kırılan James'in sözleri ve vokaliyle tüylerinizi diken diken eden bir albüm. Ayrıca grubun "The Way Fall" şarkısı "Metal Gear Solid 3: Snake Eater"da kullanılmıştır.


   Grupların unutulmaz canlı performansları olur mesela benim için Oasis'in Glastunbury performansları hep ayrıdır. Starsailor'ın da Londra Astoria'daki konseri böyledir. Savaş çocuklarına yardım için düzenlenen gece de Travis ve Ryan Adams gibi isimlerde sahne aldı. Grubun dışında iki back vocal ve bir viyolenselin de eşlik ettiği konser kendileri tarafından " şimdiye kadar ki en iyilerden biri" olarak yorumlandı.


   Oasis demişken 2002 yazın da James ve Noel arasındaki düşmanlık belirtileri sert bir şekilde ortaya çıkmaya başladı. Noel'in çok sevgili NME dergisine verdiği röportajda James'e "Ahmak" demesi ve suçlamaları olay yarattı. Bir süre sonra olaya Liam' ın da dahil olmasıyla işler iyice karıştı. Neyseki olaylar 2004 Glastunbury'sinde çözüldü.


 


   Grup ikinci albümleri "Silence Is Easy" için Los Angeles'ta Tina Turner'ın albümünü yapan hatta Beatles'ın "Let it be" sini yapan, "Sound wall" adında kayıt tekniğini geliştiren kırık abimiz Phil Spector ile çalışırlar. Bir uğursuzluktur alır gider, Ben Byrne'ın ve James Stelfox'ın performans düşüklüğüyle grup ancak 2 şarkı hazırlayabilmişti "Silence Is Easy" ve "White Dove".


Bu dönemden sonra grup geri kalan şarkılar için daha sonra "Cold Play" in "X&Y" sini ayrıca Kylie Minogue, U2, Morrisey, Patti Smith, Pet Shop Boys, The Cure ile çalışan Danton Supple'la yola devam ettiler. Bu albüm ilk albüme göre müzik ve doygunluk açısından bir üst seviyedeydi, yerinde saymadıklarını göstermiş oldular.



Bir de şanssızlığın kaynağının Spector olmasının keşfi, cinayetten suçlanmasıyla taçlandırılmış olup artık önlerine rahat bakmalarına sebep olmuştur.




   Grup 3. albümleri "On The Outside" için Rob Schnapf ile çalıştılar. Grup albüm ismi için 5 değişik isim belirlese de müzik piyasasındaki konumları açısından en iyi ismin bu olacağına ortak karar verirler. 3. albüm daha farklı ve daha ağırdı, power akorlar ve sert sözlerle onları bir şeylerin kızdırmış olacağını düşünmüşken karşımıza "In The Crossfire" ile Irak savaşından bahsederken bulduk. "Jeremiah" ile olaylarda hayatını kaybeden Jeremiah Duggan'ı gördük. Albümün bir başka özelliğiyse doğrudan bant kaydı olmasıydı, mükemmel bir kayıt elde etmek adına hiç bir yazılım kullanılmadan kaydedilmişti. Hatta "White Light" parçasında Byrne'ın davulun temposunu biraz abarttığını ama bunun grubun gerçekten bu işi sevdiğini ve ne kadar istekli olduklarına yorduk. Çıkış parçası olarak "In The Crossfire" seçilmiş ve oklar üstlerine çevrilmişti. Albümün ruhunun tek bir olaya bağlanmasını yanlış bulan bir kesim vardı, olsun biz sevdik.


   EMI bünyesinde çok fazla grup ve sanatçı barındırdığından bunları bir güzel istiflemek için kendi alt plak şirketlerini kurdu. Bunlardan biri de Virgin Records idi. Grubun son albümü "All The Plans" da tam bu sebeple gecikmeli olarak piyasaya çıkmıştı. "Tell Me It's Not Over" ile çıkış yapan grup 1 hafta sonra 9 Mart 2009'da albümü piyasaya sürdü. Süpriz olarak birde Deluxe Edition adı altında "Boy In Waiting EP" yi hazırlamışlardı. 4 şarkılık EP'nin "Black Limousine"i tam not almıştır bizden de. Albüm bize "Love Is Here"a bir dönüş yaşatmıştır. Sound olarak oturaklı ve başarılı bir albüm hazırlamışlardı. E tabiki bir önceki albüme göre de çok sevilmişti haliyle. O ruhu tekrar kazanmışlardı.


   Grup Türkiye'de 4 konser verdi. Hiç birine gidemedim.. Büyük ihtimalle muhteşemdir. Neyse..


Grubun şimdilerde geri dönüşü söz konusu, bakalım, bekleyişteyiz. James'in sesine hasret kaldık kim bilir neler yaşamışlardır, şu dönemde yine bir şeylere takılıp da onu albüm yapmamaları dileğiyle.


Hallelujah